28 Nisan 2015 Salı

Iguazu Selaleleri (Brezilya- Arjantin geçişi) (30.03-01.04.2015) - 2 Gece 2 Gün

Görkem YARGICI

Foz De Iguacu´ya gidis
Yavaş yavaş acemiliğimizi atlatmaya başlıyoruz. Artık konaklayacağımız yerleri çok önceden ayarlamak zorunda olduğumuzu düşünmüyoruz. Özellikle de Rio tecrübemizden sonra, ilk önce yeri görelim, kararımızı ona göre veririz diyebiliyoruz.
Uçak bileti alma işini nasıl ayarlayacağımızı tam olarak oturtamadık. 5 aylık bir seyahati gün gün planlayıp, biletleri önceden almak hem bu gezi ruhuna aykırı geliyor, hem de öngöremediğimiz olası bir plan değişikliğinde biletlerin yanacak olması riskini alamıyoruz. Tabi bunun da en büyük dezavantajı, son anda alınan biletin çok pahalı ve iyi seçeneklerden uzak olması oluyor. Rio'daki günlerimiz sona yaklaşırken Iguazu biletlerimizi almamız gerekiyor, ama bilet araştıraya başladığımızda farkediyoruz ki gelmeden önce araştırmasını yaptığımız biletlerin hiçbiri yok, varolan biletler hem çok pahalı, hem de bol aktarmalı. Fiyatların neden bu kadar değiştiğini düşünürken farkediyoruz ki bu gidişimizi paskalya tatilinin hemen öncesine denk getirmişiz. Yine de 24 saat yol gitmeyi göze alamayıp, gidişte 2 aktarmalı 6 saatlik bir yolculuğa, Iguazu'dan Buenos Aires' e gidiş için ise sabahın köründeki pahalı bir uçuşa razı oluyoruz.
Rio - Sao Paulo - Curitiba - Iguazu rotalı uçuşlarla saat 15:30da Iguazu'nun Brezilya tarafına vardık. Ufak bir havalimanı. Uçak aprona park ediyor, uçaktan inip yürüyerek terminale gidiyorsunuz.

Brezilya tarafi (Foz De Iguacu)
Nüket önceden araştırdığından, bu tarafta bir kuş parkı olduğunu duymuştuk. Hemen havalimanındaki tourist infoya gidip bilgileri aldık. Terminalin önünden kalkan otobüslerle kişi başı 4R$´e, 10 dakikada, parka varılıyor. Cantalarimizi emanet dolaplarina kilitleyip (30R$), parka gidiyoruz. Park girişi 26R$/kisi. Belgesellerde görmeye alışık olduğumuz ama daha önce canlısını hiç görmediğimiz çeşit çeşit kuş karşılıyor bizi. Bazıları ufak sayılabilecek kafeslerdeler ve dışarıdan izleyebiliyorsunuz ama bir çoğu, içine girip dolaşabildiğiniz alanlardalar. Özellikle papağanların olduğu alan çok güzel. Çok büyük papağanlar başınızın üzerinde oradan oraya uçarken, bazen kanatlarının size ufaktan değdiği de oluyor. Yaklaşık 2,5 saat dolaştıktan sonra, çıkışa yakın bir yerde büyükçe bir papağanı elinize alıp fotoğraf çektirmeniz de mümkün. Tabi ki bu konuda Nüket benden daha cesur ve fotoğrafı çektiriyor.








Brezilya tarafindaki milli park girisi ve olmazsa olmaz pozumuz

Arjantin tarafina gecis (Puerto Iguazu)

Park sonrasında otobüse binip, bizi Arjantin tarafına götürecek otobüsün durağına doğru gidiyoruz. Buradan 4R$/kişi fiyata otobüse biniyoruz, yaklaşık 5 dakika sonra sınırdayız. 

Brezilya tarafindan Arjantin tarafina giden otobus

Şöför, işlemleri halledin, yarım saat sonra başka bir otobüs gelecek, biletinizi gösterip ona binebilirsiniz diyerek bizi sınırda bırakıyor. 

Brezilya - Arjantin gecisi
Brezilyadan çıkışımızı yapıp otobüsü beklemeye başlıyoruz. 40 dakika kadar sonra gelen otobüse biletimizi gösterdiğimizde kendisinin Arjantin otobüsü olduğunu, Brezilya otobüsünü beklememiz gerektiğini söylüyor. Bir yarım saat daha bekliyoruz, gelen otobüs yine aynısını söylüyor, anlıyoruz ki bizi bırakan şöför sırf bizi beklememek için yalan söylemiş. Bu seferki otobüse 4R$/kisi daha verip biniyoruz. 10 dakika kadar sonra bu sefer Arjantin sınırındayız. Buradan sonraki kisim artik Puerto Iguazu. Tüm otobüs inip pasaport kontrole geçiyoruz, bu sefer otobüs bizi bekliyor. 20 dakika kadar süren işlemlerden sonra tekrar otobüse binip Puerto Iguazu'nun otobüs terminaline gidiyoruz.


Gelmeden önce çok araştırdığımızdan mıdır bilinmez, Brezilya'da güvenliğimiz konusunda çok endişeliydik, Iguazu'nın Arjantin tarafına geçmemizle birlikte garip bir şekilde bu duygudan uzaklaştık. Bilgimiz olmadığından mıdır bu güven bilinmez ama burada daha bir rahatız. Nereli olduğumuzu soran istisnasız herkesin, Türk olduğumuzu duyduktan sonra yüzlerinde kocaman bir gülümsemeyle "Binbir gece" dizisinden bahsediyor oluşu, tuhaf telaffuzlarıyla bana "Onur", Nüket'e "Şehrazat" deyişleri, burada sevildiğimizi hissettiriyor. Hemen hemen hiç yerli dizi izlemeyen biri olarak, Arjantinlilerin bu Türk dizisi sevdasına bir yandan anlam veremiyor, bir yandan da bizi burada  rahat hissettirdiği için içten içe seviniyorum.
Her yerde olan Binbir Gece dizisi afisleri

Konaklama

Bu güven duygusuyla hava kararmış olmasına rağmen, Puerto Iguazu'ya geldiğimizde sırtımızda çantalarla daha önceden belirlediğimiz birkaç oteli görmek için sokaklarda dolaşmaya başlıyoruz. İlk gözümüze çarpan 4 yıldızlı bir otel oluyor. Girip fiyatını soruyoruz, 1250AR$ (Peso) diyor resepsiyonist. Kurlardan da bihaber olduğumuzdan kaç dolar ettiğini soruyoruz ve Arjantin'in ilginç yanı çıkıyor karşımıza; resmi kur 1$=8,5Peso (otelden bozdurursak ya da kredi kartı ile ödersek) ancak karaborsadan 11Peso'ya bozuyorlarmış parayı (Daha sonra Buenos Aires'te 12,4'ten de bozduracağız, anlaşılan kurlar keyfiyete ve pazarlık yeteneğinize göre epey değişiyor). Resepsiyonist, para bozan bir taksici olduğunu, istersek çağırabileceğini söylüyor. Gecelik fiyatlar yüksek geldiğinden teşekkür edip çıkıyoruz.
Sokaklar karanlık sayılır. Biraz da ürkerek sokaklarda dolaşıp, diğer otelleri görme derdindeyiz. Karanlık sokaklarda dolaşırken, evlerin bahçelerinden havlayarak üzerimize koşan köpekler bizi korkutuyor ama iyi ki evlerin parmaklıkları var ve köpekler dışarı çıkamıyorlar. Arjantin´e geldigimiz bu ilk andan anliyoruz ki burada her evde ya kedi ya kopek ya da her ikisinden de var. Yine de kaldırım yerine sokağın ortasından yürümek daha güvenli geliyor bize. Tam da bu sırada bir evin kapısının açılmasını fısat bilen 4-5 köpek saldırmak üzere üzerimize gelmeye başlıyor, ben tam tekmeyi hazırlamışken arkadan gelen ufak olan köpek yoldan geçen bir minibüsün altında kalıyor ve diğer köpekler de onunla birlike geri dönüyor. Saldırıyı atlattığımıza seviniyoruz ama Iguazu'dan dönene kadar köpeğin iyileşip iyileşmediğini merak edip duruyoruz.
Otobüs terminaline yakın bir bölgede (merkeze 10 dakika yürüme mesafesinde) 1 saat kadar dolaştıktan ve 5-6 hotel/hostel gördükten sonra gecelik 350AR$'a "Petit Hostel/Crazy Summer" adındaki hostelde karar kılıyoruz. Odamızın dışarıya açılan penceresi yok ama bahçe içindeki bu hostelde dışarıdan gelebilecek börtüböcekten kaçınmak için bu hali bize daha iyi bile geliyor. Yataklar temiz, oda ve banyo temiz, ertesi sabah göreceğimiz üzere kahvaltısı da idare eder, zaten aradığımız da tam bu.
Çantalarımızı odaya bırakıp kendimizi dışarı atıyoruz. Gezimize Arjantini eklediğimiz günden beri hayalini kurduğumuz etlere artık kavuşmamız lazım. Tabi öncesinde para bozdurmamız gerekiyor. İlk girdiğimiz oteldeki resepsiyonist bir taksicinin para bozduğunu söylediğinden beri tüm taksiciler bizim gözümüzde artık birer döviz bürosu. Hostelin yanındaki taksi durağına girip nerede para bozdurabileceğimizi soruyoruz, beklediğimiz üzere aralarından biri bozuyor. 

Yemek
Hostelden birkaç öneri aldıktan sonra caddede dolaşırken menülere göz atıyoruz ve Türk olduğumuzu öğrenen muhabbeti seven, güleryüzlü ve ilgili bir şefin her zamanki gibi 1001 geceden bahsedip bizi ikna etmesine izin veriyoruz. Saat akşam 10u geçiyor ve restaurant tamamen dolu. Şefin önerisi üzerine bizim antrikot, onların "Biffet de Chorisso (çoriso)" dediği, şefin "etlerin kralı" olarak tanımladığı, duyunca her Arjantinlinin ağzını sulandıran etimizi sipariş ediyoruz. Önerildiği ve bizim de sevdiğimiz üzere az-orta pişmiş istiyoruz etlerimizi. Yanına bir de bira söylüyoruz, burada biraların 1 litrelik şişeleri var. Yarım saatin üzerine etler geliyor, büyük bir iştahla kesiyoruz ki etler gayet tam pişmiş ve kuru. Garsona söylememizle birlikte bir sürü özür dileyerek bunları alıyor, 10 dakika içinde tam istediğimiz gibi pişmiş yeni etlerimiz geliyor. Dedikleri kadar varmış, etler bir harika. Yemekten sonra hostele gidip yatıyoruz, yarın çok uzun ve yorucu olacak.
               



Selaleler

Sabahın altısında yine Türkiye'den gelen telefonla uyanıyorum, uykum kaçıyor ve kalkıp bahçeye çıkıyorum. Saatlerin bu kadar farklı olması çok kötü. 6:30 gibi kahvaltı servisi başlıyor. Havada aşırı çiğ ve sis var, etraf görünmüyor, neyse ki 1 saat sonra her yer günlük güneşlik. Kahvaltı sonrası vakit kaybetmeden şelalelere gitmek için yola çıkıyoruz. Araştırdığımıza göre hemen dibimizdeki otobüslere binip gideceğiz ama taksi durağından geçerken taksici bugün otobüs olmadığını söylüyor. Tabi ki inanmıyor ve yolumuza devam ediyoruz Terminale geldiğimizde öğreniyoruz ki bugün Arjantin'de genel grev var ve ne otobüsler, ne bankalar ne de herhangi başka bir kurum çalışıyor. 180AR$'ya bir taksiyle anlaşıyoruz, 20 dakika sonra şelalelerin olduğu milli parkın girişindeyiz. Giriş ücreti 260AR$/kişi. 
Puerto Iguazu National Park haritasi
Kapıdan geçtikten sonra 300m kadar yürüyüp etrafı açık gezinti trenine biniyoruz. 


Girişteki bir tur rehberinden öğrendiğimiz kadarıyla en güzel manzara Garganta Del Diablo / Devil's Throat denilen yerde ve oradan başlamak en doğrusu. Arada bir tren değiştirip yaklaşık 25 dakika sonra istasyona varıyoruz. Nehrin üzerine platformlar ve yürüme yolları yapmışlar. Yürümeye başlıyoruz. Toplam 550-600m civarında olan bu yol doğrudan Garganta Del Diablo´ya gidiyor. Yolda ilerledikçe uzaktan şelaleden çıkan suları görmeye başlıyorsunuz. Aralıklarla fotoğraf çekmek için dursak da gitgide istemsiz olarak adımlarımız hızlanıyor, aylardır müthiş bir şey olduğuyla ilgili hakkında bir sürü yazı okuduğumuz şelaleri görmek için sabırsızlanıyoruz. 


15-20 dakikalık yürüyüşten sonra şelale tüm ihtişamıyla karşımıza çıkıyor. Okuduklarımızın ve burada yazabileceklerimizin aslında gerçeğini anlatmakta ne kadar da aciz kalacağını anlıyoruz. Dünyanın debisi en yüksek şelalesi karşımızda duruyor, o gücü o enerjiyi anlatmak imkansız. Platform çok kalabalık, ön sıralarda bir yer bulmak için biraz beklemek gerekiyor, boşalan bir yer olunca nazik olmakla uğraşmamak ve o yeri kapmak gerek, yoksa hiç fırsat olmayabilir. Bolca izledikten ve bir sürü fotoğraf çektikten sonra geri dönüyoruz. 




Önümüzde akşama kadar tamamlamamız gereken 2 ayrı yürüyüş parkuru var; şelaleri alttan görebileceğiniz "lower trail" ve üstten görebileceğiniz "upper trail". Bu parkurlara gitmeden önce bir şeyler yemek için dönüş istasyonunda mola veriyoruz. Parktaki tek ilgi çekici şey şelaleler değil, muhteşem renkleriyle kelebekler ve elinizde yemek gördüklerinde tüm arsızlıklarıyla o yemeği alana kadar mücadele eden Coati`ler karşılıyor bizi istasyonda. Burada yemek yemek çok pahalı. Tek seçenek Subway ve bir sandviç iki içecek 150AR$'ye maloluyor. Kelebeklerle fotoğraflarımızı çekip, biraz da Coati´lerle ilgilenmeye karar veriyoruz. Çantanızı açtığınızı farkettiklerinde, yemek vereceğinizi düşünerek hemen üzerinize doğru geliyorlar. Eğer yemek çıkarırsanız hiç şansınız yok, onu alana kadar uğraşacaklardır. Sadece yemek de değil dertleri, Nüket'in hayvanları oynatmak için çıkarıp elinde salladığı yağmurluğu bir tanesinin kapıp gitmesiyle sırt çantalarımız biraz daha hafiflemiş oluyor.

 

        



Coati'ler yagmurlugu kapti kacti
       



         


Trenle merkez isasyona gidip lower trail tabelalarını takip etmeye başlıyoruz. 1400m'lik bu yolda önemli şelaleleri aşağıdan görme, yanlarına yaklaşabilme şansı yakalıyoruz. hele bir tanesinin neredeyse altına kadar yaptıkları platform sayesinde bu muazzam su gücünü çok yakınından hissetme şansını da yakalıyoruz. Tabi ki bu güzelliği tatmanın bedelini sırılsıklam ıslanarak ödüyoruz. Neyse ki hava çok sıcak ve kurumak en fazla 15 dakika alıyor. Yine de yanınızda şort mayo/bikini bulundurabiliyorsanız en iyisi o olabilir.






Yaklaşık 1,5 saatte lower traili tamamlayıp yaklaşık 650m'lik upper traile geçiyoruz. Buradan da biraz önce alttan gördüğümüz şelaleri bu sefer üstten görme fırsatımız oluyor. Diğer rotada bolca fotoğraf çekmiş olduğumuzdan, bu sefer daha hızlı hareket ediyor ve yine 1,5 saat gibi bir sürede de bu rotayı tamamlayıp son dönüş trenine yetişiyoruz.






Sehre donunce akşam yemeği olarak pizzacıdan pizza, marketten biralarımızı alıp hostele geçiyor ve Iguazzu'nun verdiğimiz tüm paraya, harcadığımız tüm zamana değecek bir yer olduğuna karar vererek sabah çok erken çıkacağımız Buenos Aires yolculuğu için dinlenmeye çekiliyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder