1 Haziran 2015 Pazartesi

Arjantin-Rosario (06-07.04.2015) - 1 Gece 2 Gün


Görkem YARGICI

Ulaşım

Sabah 10:30'da Buenos Aires'ten bindiğimiz otobüsle 15:00'te Rosario'ya varıyoruz. Gelmeden önce okuduğumuz bloglarda çokça yazmışlardı da yine de denemeden emin olamamıştık, Arjantin'in şehirler arası otobüsleri çok konforlu. Çift katlı otobüsün en önünde oturuyoruz, yaklaşık 120° yatan koltuğumuz ve ayağımızı uzatabildiğimiz özel platformuyla sanki yatıyoruz. Cama olarak geçen bu tiplerde bir sırada üç koltuk var ve koltuklar gayet geniş
(bunun dışında 2 tip daha mevcut; semi cama olanlarda 4 koltuk var ve koltuk aralıkları biraz daha az ama Şili'ye giderken deneyeceğimiz üzere bu bile çok rahat. Bir de tam yatak olabilen 1st class'lar var ki bunları denemeyi hep istesek de bir türlü denk gelemedik).

Arjantin'in konforlu otobusleri

Couchsurf ev sahibimiz

Buenos Aires programını son anda bir gün kıstığımızdan, Couch Surfing'den davet aldığımız çifte bunu son anda haber veriyoruz ama cevap alamıyoruz. Otobüsten inene kadar nerede kalacağımız belli değil. Neyse ki indiğimiz terminalde internet var ve bağlandığımızda bizi beklediklerini öğreniyoruz. Geldiğimize dair mesaj atıyoruz, 20 dakika sonra Diego adındaki ev sahibimiz gelip bizi terminalden alıyor. Evi Rosario'nun lüks bir semtinde. Kendi firmasında 3D görsellemeler yapıyor, kız arkadaşı Valerie ile yaşıyor ve evden çalışıyor. Önce eşyalarımızı bırakmaya eve gidiyoruz. Her arjantinlinin evinde olduğu gibi burada da bir köpek var, bu sefer ki epey ufak ve şansımıza yine çok sakin. Nüket onlarla anlaşma işini zevkle üstlendiğinden ben rahatım. 2 katlı, büyük bahçeli bir ev daha. Üst katta bir yatak odası ve banyo var ve bize ayrılmış durumda. 


Şehir turu ve asado gecesi

Burada 1,5 günümüz var ve zaman kaybetmeden şehri dolaşmak istiyoruz. Diego bize eşlik edebileceğini söylüyor. Ilk once "Parque Independencia" Ozgurluk Parki'nda kisa bir tur atiyoruz. Burasi ulkenin en buyuk sehir parklarindan biri. 


Parque Independencia

Sonrasinda arabayla kısa bir tur şehir turu atıp merkezde park ediyoruz. Buradan önce bayrak anıtına (Flag Monument) gidiyoruz. Anıt, şehir merkezinde, nehir kenarında, büyükçe bir alana yayılı. Alanın ortasında, içinde büyük bir meşale yanan bir yapı, başında ise yüksekçe bir kule bulunuyor ve 10real/kişiye asansörle buraya çıkmak ve yüksekten şehri izlemek mümkün







Buradan çıkıp, merkezdeki Cordoba adindaki trafiğe kapalı caddede bir tur atıyoruz. Akşam bizim için yine bir asado partisi var ama Arjantinlilerin yeme saatlerine ayak uyduramadığımızdan bir şeyler atıştırmak istiyoruz. Burada Charlitto denilen sandviçler var. Bir fastfood mekana girip sipariş veriyoruz. İlk başta 2 adet istesek de Diego'nun uyarısıyla bire indiriyoruz siparişi, yine de geldiğinde görüyoruz ki bir tanesi bile 3 kişiyi doyurabilir. 70Peso olduğunu duyduğumuzda yuh demiştik ama hakediyormuş. Valerie işten çıkmak üzere ve ona yetişmemiz lazım, sandviçi elimize alıp yiyerek arabaya gidiyoruz ama bitirmek mümkün değil, hele de akşamki barbekü partisini düşündükçe, çok lezzetli olsa da charlittonun yarısını Nüket sokak köpeklerine dağıtıyor. 

Valerie, iç mimarlık ve dekorasyon firmasında çalışıyor. Aslında eve kendi arabasıyla geliyormuş ama bizi çok merak ettiğinden ve tanışmak için 1-2 saat daha beklemek istemediğinden geçerken ona uğruyoruz. Son derece sıcak kanlı karşılıyor. Diego ile aralarında alışveriş planını yapıyorlar, etler Valerie'de, market alışverişi bizde. Görev yerlerimize dağılıyoruz. Barbekünün yanına Türk mezeleri (patlıcan ezme, cacık, soğan salatası vs) yapma niyetindeyiz. Büyük bir süpermarkete gidiyoruz, burada aradığımız her şeyi bulabiliriz... 


Markette hatırldık ki artık Türkiye'de değiliz...

Ya da biz öyle sanıyorduk... Sade yoğurt, dereotu, maydonoz, kuru nane ve sumak bulamadığımızda bir daha farkediyoruz ki Türkiyede değiliz. Uzun uğraşlar sonunda 100gr'lık sade yoğurtlara ulşıyoruz. Elimizdekilerle idare etmemiz gerek. Eve vardığımızda saat 22:00yi geçiyor. Valerie bizden önce gelip mangalı yakmış bile ama buralarda mangal bizdeki gibi harıl harıl yakılmıyor. Önce bir köşede kömürü yakıyorlar ve iyice kor/köz haline gelmesini bekliyorlar. Öyle kömür az yandı, üzerine tuz atalım da zehirlemesin durumu yok, bizim bu ateş geçti artık dediğimiz seviyeye kadar, yaklaşık 45dak-1saat yakıyorlar kömürü. Sonra bunları yavaş yavaş etin altına çekiyorlar. Etler çeşit çeşit, genelde büyük parçalar halinde koyuyorlar, biraz piştikten sonra dilimleyip biraz daha pişiriyorlar







Arjantinde herkesin bir asado yapma tarzı var, resmen sanat icra ediyorlar. Tabi bu sanat zaman alıyor, saat 0:10da masadayız, onlar için çok normal bir akşam yemeği saati ama biz akşam üzeri o sandviçleri yediğimize şükrediyoruz. Eldeki malzemelerle ve biraz da doğaçlama ile cacık ve patlıcan salatamız da hazır. Masaya oturuyoruz, her şey mükemmel. Arjantinlilerin bu mangal kültürlerini seviyorum. Yemeğe 2 arkadaşları daha davetli, 3 yaşındaki oğluyla birlikte Natalia ve bir diğer arkadaşları Luis. 



Ne yazık ki bu arkadaşları İngilizce bilmiyor ama yine de bir şekilde anlaşıyor ve gece boyu muhabbet ediyoruz, hatta o kadar ediyoruz ve kendimizi sevdiriyoruz ki Luis bize ertesi gün kendi motorbotuyla nehirde bir tur atmayı teklif ediyor, ertesi gün turistik botlarla zaten bunu yapmayı planladığımızdan bu teklife balıklama atlıyoruz. 


Nehirde bot turu ve şehir turu

Gece çok geç bittiğinden sabah erken kalkamıyoruz. Valerie işe öğleden sonra gideceğinden nehir turunda bize eşlik edecek. Hızlıca kahvaltı edip çıkıyoruz. Yaklaşık 15 dakika sonra limandayız. Burada botlar asansörlü sistemle market rafı gibi yerlere yerleştiriliyor, yüzlerce bot bir hangarda bekliyor. 




Luis erkenden gelip motoru hazırlamış. Hemen binip tura çıkıyoruz. Yaklaşık 1 saatlik mükemmel bir tur atıyoruz. Kendilerinin bile daha önce gelmediği nehrin farklı yerlerinde geziyoruz. Bir ara Luis'den rica edip dümeni alıyorum ve biraz da ben sürüyorum botu. Sonradan öğrendiğime göre yıllardır gezintiye çıkmalarına rağmen Diego'ya bile vermezmiş ama beni kırmamış. 







Geri döndüğümüzde Valerie işe gidiyor, Diego ise şehir turunda yine bize eşlik edebileceğini söylüyor. Önce dün kapalı olduğundan giremediğimiz, bayrak anıtı altındaki bayrak müzesine gidiyoruz (giriş ücreti yok). Güney ve Orta Amerika ülkelerinin bayrakları var. Çok ilgi çekici olmasa da bildiğimiz ülkeler dışında ufak ufak bir sürü ada ülkesi olduğunu görmüş oluyoruz. 

Buradan çıkıp nehir kenarında bir yürüyüşün ardından yine nehir kenrındaki bir restaurantta öğle yemeğimizi yedikten sonra artık Mendoza'ya doğru yola çıkmak üzere otobüs terminaline gitme vakti. 


      
   

       


Diego bizi terminale de bırakıyor ve bizimle birlikte otobüsü bekliyor. 1,5 saat öncesinde terminaldeyiz ve beklemedeyiz. Bu sırada Valerie de işten çıkıp geliyor, son bir kez daha bizi görmek istemiş. Güney Amerikalıların bu sıcak kanlılıklarına hayran kalıyoruz. Rosario'da çok önemli bir şey olmasa da güzel arkadaşlar kazanmış olmanın mutluluğuyla Mendoza'ya doğru yola çıkıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder